80’lerde birkaç tane bostan vardı bizim mahallede. İçinde bir kuyu, sırıklara bağlanmış dünya kadar da domates. Burada istediğimiz kadar domates toplar, kızgın güneş altında birkaç tanesini de ısıra ısıra yerdik. İki avucumdan daha büyük, içi buzlu buzlu, yumuşak, mayhoş domatesler… O zamanların olağan domatesleriydiler. Zaman içinde İstanbul’un kıyısında, Kartal Soğanlık’taki bu bostanların sahipleri başka domatesler ekmeye başladı. Daha sert, daha kırmızı, daha küçük, lezzetsiz olanlarından. En sonunda artık bostanlar da gitti, o topraklara uzun apartmanlar inşa edildi.
Temiz Tohum
Temiz gıda derken en başta tohumun temizliğinden bahsediyorum. Dededen kalma tohumlarını ekerdi eskiden çiftçiler. Bu sene yediğiniz karpuzun en tatlı, en pembe, en kurabiye gibi olanının tohumunu ayırır, bir sonraki sene ekerdiniz. Mısırın orta kısımlarından en iri dişlerini tohumluk ayırırdınız.
Dededen kalma tohumlar mucize gibidir. Mesela Çeşme kavunu vardır. Çeşme’nin beyaz renkli topraklarında kuru, sıcak havada, çok sert rüzgârların ortasında yetişir. Bir yiyen bir tane daha ister; o kadar lezzetlidir. Urfa’nın isot biberi vardır. Acısı kendine hastır, acıdır ama ağzı yakmaz. Başka hiçbir bibere benzemez. Malatya’nın o bal gibi kayısısının yerini başka hiçbir kayısı tutamaz. Uşak’ın küçücük, yamru yumru bir mercimeği vardır; piştiğinde lokum gibi olur, kimine göre etten daha lezzetlidir. Göynük’ün bembeyaz, yuvarlak şeker fasulyesi vardır; çabucak pişer, hiç hazım zorluğu yapmaz.
Artık dededen kalma tohumlarımız azaldı. Çiftçiler ekecekleri tohumları tohum şirketinden satın alıyor. Tohum şirketleri de çoğunlukla kabuğunun kalınlığını, rafta durma süresini, rengini, şeklini, kokusunu laboratuar koşullarında ayarladıkları “hibrit” tohumları satıyorlar. İşte tezgâhlarda yaz kış gördüğümüz o elma sertliğindeki domatesler bu hibrit tohumlardan olma.
GDO tohum bambaşka bir hikâye… Tohumun üstünde, doğada hiçbir zaman gerçekleşmeyecek genetik değişiklikler yapılıyor. Mısıra bakteri geni, domatese kutup ayısı geni aktarılması gibi değişiklikler.
Şükür ki, ülkemizde GDO tohum ekilmesi yasak. Ancak her tarafımız hibrit tohumdan yetiştirilen sebzelerle çevrili.
Organik veya ekolojik pazarlardan alışveriş ettiğinizde dahi tohumun hibrit mi, dededen kalma mı olduğunu sorun.
Gıdada Garip Uygulamalar
Tohumdan sonra meyve sebzenin ilaçlanmamış olması önemlidir. Toprakta yabani ot bitmesin, elmayı kurt yemesin diye püskürtülen tarım ilaçları insan vücudunda zehir etkisi gösteriyor. İçine kurt girmiş elma, yapraklarının bir köşesi kemirilmiş kıvırcık salata bulursanız kaçırmayın. Konuştuğunuz üreticilere ilaçlanmamış ürün istediğinizi söyleyin. Satın alacağınız gıdalar:
- Mumlanmamış,
- Işınlanmamış,
- Kimyasala bulanmamış olsun.
Elma, armut, karpuz, avokado, portakal, limon gibi çok sayıda meyve çürümesi geciksin veya kabukları parlasın diye ince bir parafin tabakasıyla kaplanabiliyor. Mumlama denen bu işlemin vücudumuza zehir etkisi var.
“Işınlama” adı altında gıdalara bildiğiniz radyasyon veriliyor. Kuruyemiş ve kuru baklagillerde böceklenmeyi engellemek, patatesin filizlenmesini önlemek, tohumların çimlenmesini önlemek, et, tavuk, balık ürünlerinin raf ömrünü uzatmak gibi sebeplerle uygulandığı ifade ediliyor.
Gerçekler maalesef acı… Bugün gıda endüstrisinde bir sürü garip terim, bir sürü garip işlem var. Ümitsizliğe kapılın diye yazmıyorum bunları… Gerçeği bilin ve hakkınız olan temizi talep edin diye yazıyorum. Temiz gıda üretenler de satanlar da hâlâ var ve bunları bulmak mümkün!
Elimizdeki nimeti, ancak kadrini kıymetini bilirsek yaşatabiliriz. Memleketinizin karpuzu, bamyası, mısırı, arpası, kuru fasulyesi güzeldir belki. Ne olur, bunların yaşaması için mücadele verin…
Alışverişinizi nereden yaptığınız, neleri seçtiğiniz ve sonuçta kimlere para kazandırdığınız önemli. Kasaptan, turşucudan, bozacıdan, peynirciden, yufkacıdan, velhasıl küçük dükkânlardan alışveriş etmekle süpermarketten alışveriş etmenin sonuçları bambaşka.
“İyi” Aşçılar
Şimdiki “iyi” aşçılar en çok kullandıkları hammaddenin “temiz” olmasını önemsiyorlar. Yerli tohumdan buğday arıyorlar ekşi mayalı ekmekleri için. Mevsimin en taze, en güzel sebzesini almak için pazarları dolaşıyorlar. Anadolu’yu gezip neyin, nerede, nasıl üretildiğini görüyorlar. Siyez bulgurunu Kastamonu’dan, armut pekmezini Karadeniz’den getirtiyorlar. Yılın her günü aynı taze fasulye yemeğini yapmıyorlar. İlkbaharda sultani bezelye, enginar, domatesler bostanda iyice olgunlaştığında patlıcan çığırtması pişiriyorlar. Nesli tehlike altında olan balığı lokantadan içeri sokmuyorlar.
Köylerinde iş, aş bulamayıp göç etmek zorunda kalan küçük çiftçiyi hepimizden önce fark ediyorlar. Pembe domateslerini yetiştirmeleri için bu çiftçilerle anlaşıyorlar. Gereksiz bir barajın suları altında soyu tükenecek olan Yusufeli pirincinin kurtarılması için uğraşıyorlar. Beşiktaş çarşısında kapanan yufkacıya üzülüyor, kaymakçı Pando’nun dükkânından çıkarılmasını protesto ediyorlar.
Dünyayı Değiştirebiliriz!
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en usta aşçılarından Necip Ertürk’e en sevdiği yemeği sormuşlar. “Bahçemde yetiştirdiğim domates” demiş. Bu cevap beni çok etkiledi. Dünyanın en güzel yemeklerini yapabilirsiniz… Kavurucu sıcaklara, şiddetli yağmurlara dayanmış, rüzgârla eğilmiş, fırtınada bükülmüş; bütün bu zorluklara rağmen gene de meyve vermiş olan o domatesin yerini hiçbir şey tutmuyor işte.
Biz istersek, çok güzel değişiklikler yapabiliriz. Çocukların daha iyi beslenmesini sağlayabiliriz. Pembe domates tohumlarını, isot biber tohumlarını, Çeşme kavunu tohumlarını yaşatabiliriz. Tavukları sıkışık kümeslerden kurtarabiliriz. Kendimizi, ailemizi daha iyi besleyebiliriz. Satın aldıklarımızla, pişirdiklerimizle dünyayı değiştirebiliriz.
Yaptığımız tercihler önemli. Yeşil çayırlarda kuyruğunu sallaya sallaya, canının istediği ottan otlayan, doyduğunda çayıra uzanan inekler, pembe yanaklı çocuklar mı görmek istersiniz? Demir kafeslerin arasında başını ancak çıkarabildiği boşluktan kuru mamasını yiyen, kapalı tutulan, yürütülmeyen, sık sık hastalanan inekler, solgun yüzlü çocuklar, gergin anneler mi görmek istersiniz? Seçim sizin…
Canan
Ellerinize sağlık .Ama restoranlarda görüyorum herkes hazır hamburger, içinde ne olduğu belli olmayan tavuk kanatları, mayoneze, ketçaba bulanmış ne olduğu belli olmayan gıdalar yiyor. Bu ürünlerin atası olan ABD bile obezite ve sağlık sorunları yüzünden bu ürünlere savaş açtı. Bizim pidemiz ,yemeklerimiz vb. yiyeceklerimiz dururken insanlar neden bu gıdaları tüketir ki. Anlamıyorum. Kolay gelsin. İyi günler.
Arzu Aygen
Pazarlama konusunda o kadar kuvvetliler ki… 1 kg patates fiyatına 100 gr baharatlı patates cipsi satabiliyorlar.
Biz de büyülenmiş gibi alıyoruz. Tuzaklara düşmesek…
Canan
Çocuklarımıza neyin zararlı neyin faydalı olduğunu öğretmemiz gerekli diycem ama lafta eğitimli insanlar bile çocuklardan önce bu yiyecek adı altındaki iğrenç şeyleri yemeye meraklı. Bu insanların aklı nerde çok merak ediyorum.